SVO yani Serebro Vasküler Hastalık, insan beyninde kan akışının daha yavaş olması veya beyinde bir kanama yaşanması neticesinde gerçekleşen bir hastalıktır. Beyinde veya beyni besleyen damarların tıkanması veya kanaması sonucunda bölgede meydana gelen hasar SVO olarak tanımlanır. Özel Adana Ortadoğu Hastanesi, “SVO tedavisi, Serebrovasküler Hastalık Belirtileri, Serebrovasküler hastalık öldürür mü” gibi sorular ve bu konudaki merak edilenleri sizler için anlattı.
Beyin dokusunun ve beyin hücrelerinin beslenmesi, oksijenlenmesi kan akımı ile sağlanmaktadır. Beyin kan akışı ile işlevlerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi, oksijen ve glukozu sağlar. Beyni besleyen bu damarlarda meydana gelen bir yırtılma, tıkanma, nöronal hasara neden olur. Buna da tıp dilinde serebrovasküler hastalık adı verilir. Halk arasında inme olarak da adlandırılan bu hastalık görme kaybı, konuşma bozuklukları ve güç kaybı gibi sonuçlar yaratır.
Serebrovasküler Hastalıklar, iki ana grupta değerlendirilir. Bunlar hemorajik ve iskemik hastalıklardır.
Beynimizi besleyen damarlarda meydana gelen tıkanıklıkların neticesinde yaşanan nöronal hasardır. Dünya genelinde en sık karşılaşılan inme tipidir. İskemik inmelerin en yaygın nedeni aterosklerozdur. Yağ, kalsiyum, kan hücreleri, kolesterol ve diğer bileşenlerden oluşan plaklar zamanla atardamarlar içerisinde birikirler. Bu birikme damarlarda daralma yaratır. Bu noktada oluşan ani bir kan pıhtılaşması, iskemik serebrovasküler hastalığa yol açar.
Beynin oksijen ve glukozla beslenmesini sağlayan damarlarda yaşanan yırtılmanın neticesinde gerçekleşen nöronal hasardır. İskemik inme ile kıyaslandığında daha nadir karşılaşılan bir SVO türüdür. Fakat ölümcül olma ihtimali daha yüksektir. Beyinde zayıflayan damarlar yırtıldığında gelişir. Bu yırtılma çoğunlukla ani tansiyon yükselmelerinden kaynaklanır. Diğer SVO türleri ise arteriovenöz malformasyonlar ve anevrizmalardır.
Serebrovasküler hastalıklar dünya ölçeğinde ölüm nedeni olan hastalıklar içerisinde üçüncü sırada yer almaktadır. Buna karşın sakatlığa neden olma açısından değerlendirildiğinde birinci sıradadır. Serebrovasküler hastalık riski ilerleyen yaşla birlikte artış gösterir. Yüzde yetmiş beşlik bir dilimi 65 yaş üstü hastalardan oluşur. İskemik serebrovasküler hastalıklar bütün inme vakalarının yüzde 60–80’lik bir kısmını oluşturur. Hemorajik serebrovasküler hastalık ise toplam SVO vakalarının yüzde 10 ila 15’lik bir bölümünü oluşturur. Yüzde 3-10 arası da subaraknoid kanamalar istatistiklerde yerini almaktadır.
Bütün SVO vakalarında birinci dereceden risk faktörü hipertansiyondur. Beynin damar yapısında bozulmalara ve dolayısıyla hem iskemik hem de hemorojik inmelere sebep olmaktadır.
Büyük damar yapısında bozukluklara yol açarak yaygın şekilde iskemik inmeye neden olur.
Kalp ve ritim bozuklukları, romatizmal kalp rahatsızlıkları, kişinin daha önceden geçirdiği kalp damar rahatsızlıkları ve kalp krizleri iskemik inme vakaları için en ciddi risk faktörleri arasındadır.
Kolesterol yani kan yağlarının yüksek olması SVO hastalığı için temel risk faktörüdür. Bilhassa artan kötü kolesterol LDL, ateroskleroza neden olmaktadır. Bunun neticesinde beynin damar yapısı ciddi zarar görmektedir. Bu durum hem hemorajik inmelere hem de iskemik inmelere yol açmaktadır.
Sigara kullanımı kan pıhtılaşması ihtimalini arttırır. Bu da SVO hastalığı için riski arttıran bir unsurdur.
Kandaki trigliserid seviyesinin artmasına ve kan basıncının yükselmesine neden olan alkol kullanımı, hem iskemik hem de hororajik inme olasılığını arttırmaktadır.
Bir insanın vücut kitle endeksi normalin üstünde ise diyabet, hipertansiyon, kötü kolesterol, kalp damar hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalığa karşı yatkınlık başlar. Bu rahatsızlıklardan biri de SVO’dur.
Düzenli olarak fiziksel aktivitede bulunmayan insanlarda diğer pek çok hastalık gibi SVO riski de artacaktır.
Sebze, zeytinyağı ve balık ağırlıklı beslenme pratiği inme ihtimalini de azaltacaktır.
Kan pıhtılaşmasına neden olan hastalık türüdür. Dolayısı ile SVO için de tetikleyicidir.
Kullanılan doğum kontrol hapları içerisinde barındırdığı östrojen miktarı ile ilgili olarak SVO (İnme) açısından risk teşkil eder.
Beyni besleyen atardamarlarda meydana gelen daralmalar SVO açısından ciddi risk barındırır.
Kokain, amfetamin, eroin gibi uyuşturucu maddeler kullanan insanlarda inme riski diğer insanlara kıyasla 7 kat daha fazladır.
Beynimizin hangi bölgesinin etkilendiğine bağlı olarak farklı nörolojik belirtiler ortaya çıkar. Bu belirti ve bulguları sıralamamız gerekirse:
SVO yani inme geçiren hastanın tıbbi öyküsü detaylı şekilde dinlenmelidir. Kullandığı ilaçlar ve kişinin inme için risk grubunda olup olmadığı araştırılmalıdır. Nörolojik muayene sırasında hasta için laboratuar testlerine başvurulur. İnme vakasının altında yatan temel nedeni tespit etmek için beyin MR’ı da dahil olmak üzere EKG, EKO, USG gibi tetkikler yapılır. İnme riski ne kadar etken tespit edilirse o kadar kısa sürede tedavi edilir ve hastalığın neden olabileceği zarar ve fonksiyon kayıplarının önüne geçilebilir.
Nörolojik belirtilerin başlamasından itibaren ilk dört buçuk saat içerisinde hastaneye başvurulmalıdır. Bu sayede pıhtılaşmanın yaratacağı tıkayıcı inmelere müdahalede bulunabilir. Bu aşamada ilaçlarla iyileşme şansı mevcuttur. Bu tedavinin uygulanması için pıhtı eritici ilaçların inme olayından sonra 6 saat içerisinde atardamardan uygulanmalıdır. Bu yüzden, inme belirtileri baş gösterdiği an derhal ambulans çağrılmalı ve zaman kaybedilmemelidir. Fakat belirtmemiz gereken bir başka nokta ise ilk altı saatte uygulanan bu pıhtı önleyici tedavinin kanama komplikasyonu yaratma riski de söz konusudur.
Tedavi kapsamında kan sulandırıcı ilaçlardan faydalanılır. Temel yaklaşım hastalığın nedenine yönelik tedavidir. Hastada ritim bozukluğu sorunu varsa, kalp kapak ameliyatı yaşanmışsa veya geçmişte kalp krizi geçirmişse antikoagülan tedaviye başvurulur.
Eğer SVO’nun altında şah damarında darlığa neden olan bir plak birikimi yatıyorsa bu damarın cerrahi yöntemle ya da stent kullanılarak açılması tavsiye edilir. Yani tedavi yöntemi hastalığın nedenine ve kişinin genel sağlık durumuna göre kişisel olarak uygulanır.
Hipertansiyondan kaynaklı kanamalarda tansiyon kontrolünün önemi büyüktür. Kanamanın hacmi ve yeri cerrahi müdahale gerekip gerekmediği konusunda bize bilgi sağlar. Buna karşın anevrizma ve arteriovenöz malfarmasyondan kaynaklanan kanamalarda cerrahi müdahale elimizdeki tek seçenektir.
Kimi hastalarda belirtiler zaman içerisinde düzelirken ağır hasar alınan durumlarda bu süreç aylar boyunca sürebilir. Rehabilitasyon aşamasında en önemli zaman aralığı ilk 6 aylık dönemdir. Hasta bu süreçte iyileşme potansiyelinin yüzde ellisini gerçekleştirir. İnme yaşayan hastada bir yıl içerisinde hızlı bir iyileşme olması, felcin kısmen veya tümüyle iyileşmesi mümkündür. Ancak bulgular bir yıldan uzun sürdüğünde iyileşme çok daha yavaş şekilde ilerler.
İskemik inme vakalarında hastanın erken başvurması beyin hücreleri ölmeden yapılan müdahale, hastanın nörolojik bulgularını tamamen geri çevirebilir.
Tekrar eden inme vakalarından kendimizi koruyabilmek için yaşam tarzımızda bazı değişikliklere gitmemiz gerekir. Kilo vermek, sigara ve alkol tüketimini bırakmak, tuz ve yağ tüketimini kısaltmak, düzenli egzersizler yapmak gibi.
Hipertansiyon, hiperkolesterolemi, diyabet benzeri hastalıkların tedavi sürecini aksatmamak da korunmak için yapmamız gereken şeylerden biridir. Doktorumuzun gözetiminde pıhtılaşma önleyici ilaçlar kullanmak da inme riskinden korunmak için atılacak adımlardan biridir.
Hastanın inme geçirdiği ilk günlerden itibaren doktor gözetiminde fizik tedavi alması tavsiye edilir. Felç geçiren kol veya bacakta pasif ve aktif fiziki egzersizler iyileşme sürecine katkı sağlar. Aksi taktirde organlarımızda hareketsizlikten kaynaklı, eklem donmaları meydana gelebilir. Bunun sonucunda da hasta şiddetli ağrılar yaşar. Kullanılmayan kaslarda zayıflama yaşanır. Bu yüzden hastanın henüz hastanedeyken fizik tedaviye başlaması ve taburcu olduktan sonra da aksatmadan fizik tedaviyi devam ettirmelidir.
Hastanın iyileşeceğine dair inanç duyması ve tedavi sürecine aktif olarak katılması iyileşme seyrini olumlu etkiler. İnme yaşayan hastaların takip altında tutulması gerekir.
Düzenli şekilde takip edilmesi, hastalığın yol açabileceği komplikasyonları önlememizi sağlar.
Nöroloji, kardiyoloji, fizik tedavi ve dahiliye doktorları ile koordineli bir şekilde çalışması da iyileşme sürecine katkı sağlayacaktır.