Kan şekeri; vücutta yer alan şekerin (glukoz) kandaki miktarını ifade eder. Vücudu meydana getiren hücreler ve dokular yaşamsal fonksiyonlarını yerine getirebilmek için ihtiyaç duydukları enerjiyi besinlerden karşılar. Hücrelerin enerji kaynağı olan ve besinlerin sindirilmesiyle oluşan glukoz, bağırsaklarda sindirilen besinlerden elde edilir. Glukoz, dolaşım (kan) yoluyla sinir sistemi, karaciğer, kaslar gibi bünyedeki diğer organlara ulaşır. İnsülin hormonu, pankreas tarafından salgılanarak glukozun hücrelere girmesini sağlar. Böylece kan şekeri seviyeleri dengede kalır.
Sağlıklı bir yaşam için uygun kan şekeri seviyelerinin korunması önemlidir. Yüksek kan şekeri (hiperglisemi), bütün toplumlarda ciddi bir sorun olan diyabetin belirtisi olabilir. Düşük kan şekeri (hipoglisemi) ise ani enerji düşüklüğüne neden olabilir. Doğru beslenme, hareketli yaşam biçimi bir uzman önerisiyle ilaç kullanımı bu dengeyi destekleyebilir.
Kan şekeri değerleri; kandaki glikoz oranını tanımlar. Kanın gerekenden fazla glikoz içermesi vücudun normal işlevini bozar. Benzer şekilde glikozun kanda düşük seviyede olması da ciddi sağlık problemlerine yol açar. Açlık kan şekeri ölçümü için en az 8 saat aç kalınmalıdır. Sağlıklı bireylerde normal açlık kan şekeri 70 – 100 mg/dl’dir. Açlık kan şekerinin 50 mg/dl’nin altında çıkması kişide şeker düşüklüğünü gösterir. Açlık kan şekerinin 126 mg/dl üzerinde ölçülmesi yüksek şeker düzeyine işaret eder. Gıda aldıktan 2 saat sonrası ölçülen kan şekeri düzeyi tokluk kan şekerini açıklar. Tokluk kan şekerlerinin 140 mg/dl üzerinde ölçülmesi şeker hastalığı riskini oluşturabilir. Tokluk kan şekerleri 200 mg/dl üstünde olan bireylere şeker hastalığı tanısı konulur.
Kan şekeri düşmesi, yetersiz glukoz seviyesini yansıtır. Ancak bu tablo, düzensiz veya yetersiz beslenme, aşırı fiziksel aktivite, diyabet ilaçlarının fazla kullanımı, diyabet tedavisindeki hatalar veya bazı sağlık sorunlarından da kaynaklanabilir. İnsülin miktarının fazla olması veya yetersiz gıda alımı da kandaki glukozu hızla düşürebilir. Kan şekeri düzeyinin 50mn/dl altında seyretmesi halinde kan şekeri düşüklüğünden söz edilebilir. Kan şekeri bu sınırın altına gerilediğinde mutlaka bir uzman desteği alınmalıdır.
Düşük kan şekeri belirtileri şu şekilde sıralanabilir: Terleme, titreme, hızlı kalp atışı, baş dönmesi, bulanık görme, açlık hissi, yorgunluk, halsizlik, mutsuzluk, kafa karışıklığı, sinirlilik, ağlama, bayılma, bilinç bulanıklığı, konuşma bozuklukları, hareketlerde yavaşlama.
Farklı gerekçelerle ortaya çıkabilen düşük kan şekeri halinde tedavi önemlidir. Hipogliseminin muayenesinde öncelikle sorunun kaynağı belirlenmelidir. İlaca bağlı bir düşüklük söz konusu olabilir veya pankreasta bir tümör görülebilir. Böyle bir tabloda öncelikle ilaç kesilmeli ve tümör temizlenmelidir. Hipoglisemi durumunda hızlı bir şekilde şekerli yiyecek veya içecek almak, glukoz seviyelerini dengelemeye yardımcı olabilir. Kişinin bilinci kapalıysa veya hızlı bir şekilde karbonhidrat tüketemiyorsa; kan şekeri seviyelerini hızla yükselten hormon olan glukagon enjekte edilebilir. Ağır bulgularda derhal bir sağlık merkezine başvurulmalıdır.
Uzun vadeli hipoglisemi yönetimi yaşam şeklinde bazı değişikliklere dayanır. Kan şekerinin düşmesini önlemek için dengeli bir diyete ihtiyaç vardır. Yemek öğünleri düzenlenmelidir. Doktorun talimatlarına göre insülin veya oral hipoglisemik ilaçları kullanılmalıdır. Fiziksel aktiviteler düzenli bir şekilde yapmalıdır. Unutulmamalı ki; her bireyde kan şekeri düşme semptomları farklı olabilir. Bu yüzden özellikle diyabet hastalarının kan şekeri düşmesi esnasında mutlaka uzmanların önerileri dikkate alınmalıdır. Bir kişi diyabet hastası değilse ve kan şekeri düşmesi durumuyla karşılaşılıyorsa yine bir sağlık merkezinden destek almalıdır.