Kişinin kendisini sürekli bir üzüntü içerisinde hissedip yaşamsal aktivitelere karşı ilgisini kaybetmesine neden olan duygu ve durum bozukluğu depresyon olarak adlandırılır. Majör depresif bozukluk ya da klinik depresyon olarak da bilinen bu durum kişinin düşünce ve davranışlarını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda fiziksel ve duygusal başka sorunların meydana gelmesine sebep olur. Kişi kendisini hayatı yaşamaya karşı isteksiz hisseder.
Depresyon toplumda sanıldığının aksine anlık bir keyifsizlik ve zayıflık hali değildir. Dolayısıyla bir anda ve kolayca çözülebilecek bir problem değildir. İlk olarak vurgulamamız gereken ise depresyonun tedavi edilebilir aynı zamanda tedavi edilmesi gereken bir durum olduğudur. Vakaların bazılarında daha çabuk olumlu sonuçlar elde edilebilirken bazı vakalarda tedavi çok uzun sürebilir.
Majör depresif bozukluk yaşayan kişilerin büyük çoğunluğu psikoterapi ve ilaç tedavilerinin birlikte uygulanmasının sonucunda iyileşebilmektedir.
Depresyon her yaşta ortaya çıkabilecek bir duygu durum bozukluğudur. İstatistik verilere bakıldığında kadınların erkeklerle kıyaslandığında daha çok kayıtlı depresyon vakası bulunmaktadır. Bunun başlıca nedeni ise erkeklerin depresyon sorunu ile mücadele için tıbbi yardıma başvurmakta daha çekingen davranmasıdır.
Depresyon durumuna sebep olan genel geçer faktörler yoktur. Diğer çok sayıda zihinsel bozuklukta olduğu gibi her insanın kendi yaşamsal deneyimleri ve farklı etkenler depresyona neden olmaktadır.
Depresyon ile birlikte kişilerin beyinlerinde fiziki değişimler yaşandığı bilinmektedir. Hormon dengesindeki bozulmalar da insanları depresyona sürükleyen etkenler arasındadır. Bunun dışında bazı beyin kimyasalları da depresyon üzerinde rol oynamaktadır.
Psikolojik etkenlere göz attığımızda düşük benlik algısı, bağımlı kişilik bozukluğu, aşırı düzeyde öz eleştiri yapma hali veya kişinin yaşamını olumsuz etkileyecek düzeyde kötümser olması da depresyona neden olabilmektedir.
Yaşanan travmatik deneyimler ve stresli olaylar da insanı depresyona sürükleyen etkenler arasında önemli bir yer tutar. Örneğin fiziksel veya cinsel istismar mağdurları, yakınlarının kaybı veya finansal problemler bunlardan bazılarıdır.
Ailesinde bipolar bozukluk, alkolizm, intihar veya majör depresif bozukluk öyküsü bulunanlar risk grubunda yer alır.
Farklı cinsel yönelimlerdeki bireylerin çevrelerindeki baskıcı ve dışlayıcı ortamdan kaynaklı olarak depresyon sürecine itildiği de bilinmektedir. Alkol, uyuşturucu madde ve sigara kullanımı, kronik ağrılar, felç, kanser, yüksek tansiyon ilaçları, uyku hapları gibi çok sayıda etken, kişilerde depresyon gelişimi riskini arttırmaktadır. Unutmamak gerekir ki depresyon durumu tedavi edilmediği taktirde kötüye doğru seyreder ve kişinin yaşamının her alanını olumsuz etkileyerek duygusal, davranışsal bozukluklara, sağlık sorunlarına ve de komplikasyonlara neden olur.
Kişinin stresini kontrol altına almasına yardım etmek, benlik algısını ve saygısını güçlendirmek önemli bir adımdır. Tedavi sürecine belirtilerin fark edildiği anda geç kalmadan başlamak gerekir. Bilhassa ağır kriz dönemlerinde yaşanan zorlu süreçleri aşmak için kişinin aile bireyleri ve yakın çevresinin de sürece dahil olması gerekir. Semptomların yinelemesini engellemek için de kişinin sürecinin takip edilmesi şarttır.
Depresyon bir insanın yaşamı süresince bir defa ortaya çıkabildiği gibi tekrar tekrar nüksedebilmektedir. Depresyon nöbetleri sırasında gün boyunca devam eden belirtiler ortaya çıkar. Kişi her gün aynı belirtileri yaşayabilir. Bu belirtileri sıralamamız gerekirse:
Tüm bu belirtiler genel olarak depresyon yaşayan çok sayıda insanın sosyal yaşantısını, ikili ilişkilerini, iş ve okul yaşantısını olumsuz etkileyerek sekteye uğratır.
Çocuk ve genç bireylerde gözlenen depresyon semptomları, yetişkinlerle benzerlik gösterseler bile önemli farklılıklar söz konusudur.
Örneğin küçük çocuklardaki en yaygın depresyon belirtileri sinirlilik, üzüntü, endişe, okula gitmenin reddi, bağımlı olma ve fiziksel zayıflık olarak öne çıkar. Buna karşın gençlerde tüm bu belirtilere kendini değersiz hissetme ve olumsuz düşünce kalıpları eklenir. Okul performansında düşüşler gözlenir. Alkol ve uyuşturucu maddeye yönelme, aşırı yeme, uyku bozuklukları, kendine zarar verme arzusu ve sosyal iletişimden mümkün olduğunca kaçınma durumları da gözlenmektedir.
Birçok insan ileri yaşlara geldiğinde yaşadığı depresyonun yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olduğu gibi bir yanılgıya kapılır. Ancak asla hafife alınmaması gereken bir durumdur. İleri yaştaki kişilerde depresyon vakaları nadiren teşhis edilse de yaygın görülen bir durumdur. Pek çok kişi profesyonel yardıma başvurmadığı için vaka olarak kayıtlara geçmez. İleri yaştaki insanların yaşadığı depresyon belirtilerini sıralamamız gerekirse:
Depresyon vakalarında tanının ilk adımı fiziksel muayene sırasında atılır. Fiziksel muayenede doktor kişinin genel sağlık durumu hakkında çeşitli sorular yöneltir. Hatta bazı vakalarda depresyonun temelinde fiziksel sorunların yattığı görülür.
Bunun sonrasında doktor laboratuar testlerine başvurabilir. Ardından psikiyatrik değerlendirme süreci başlar. Kişinin ruhsal sağlığı, belirtiler, davranış, duygu ve düşünce kalıpları hakkında fikir edinmek için sorular sorulur. Anketler doldurulur. Elde edilen tüm bu verilerin ışığında depresyon teşhisi konulmaktadır.
Majör depresyon durumu yarattığı semptomlar bakımından her bireyi farklı şekilde etkiler. Kişinin yaşadığı depresyon türünü net biçimde teşhis etme için bazı ölçütlerden faydalanılır.
Kişinin kendisini olağan dışı şekilde huzursuz hissetmesi, yaşanan olaylar üzerindeki kontrolünü kaybetme endişesi hissetmesi ile kendisini gösteren depresyon.
Bazı durumlardan ötürü geçici olarak mutlu olabilme, aşırı uyku isteği, reddedilme endişesi ve uzuvlarda ağırlık hissi ile kendisini gösteren depresyon.
Kişinin benlik saygısının aşırı yüksek seviyelerde olması ve çok konuşması ile kendisini gösteren, enerjik mani ile birlikte ortaya çıkan depresyon.
Kişinin motor aktivitelerini kontrol altında tutamaması, amaçsız hareketlerde bulunması ya da sabit ve katı duruşlar şeklinde kendisini gösteren depresyon.
Kişinin eski yaşantısında keyif aldığı aktivitelere karşı giderek daha soğuk ve ilgisiz hale gelme, kötü ruh hali, sürekli halsizlik hissi ile kendisini gösteren depresyon.
Mevsimsel dönüşümlerden ve güneş ışığından mahrum kalmanın sonucunda tetiklenen depresyon…
Hamilelik sürecinde ve doğumdan sonra yaşanan hormon dengesizliklerinden kaynaklanan depresyon
Kişinin kendisine karşı yetersizlik hissi ve halüsinasyonlarla birlikte ilerleyen depresyon.
Depresyon yaşayan insanların tedavi sürecinde psikoterapi ve ilaçlar kullanılır. İlk evrede kişinin yaşadığı semptomları hafifletmek adına bazı ilaçlar kullanır. Bunun yanı sıra aşırı şiddetli vakalarda kişinin hastanede yatması gerekebilir.
Depresyon tedavisinde faydalanılan ilaçlar muhakkak doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Antidepresan ilaçların yan etkileri konusunda hasta bilgilendirilmelidir. Doktor kişinin yaşadığı duruma karşı en etkili sonucu verecek ilaç veya ilaç kombinasyonunu bulmak adına bazı denemelerde bulunabilir. Bu sabır isteyen bir süreçtir zira ilaçların tam olarak etki edebilmesi, hastanın yaşadığı yan etkilerin hafifletilmesi birkaç haftalık bir zaman dilimini kapsayabilir.
Genetik olarak aktarılan bazı özellikler antidepresanların kişiyi nasıl etkileyeceği üzerinde belirleyici rol oynar. Bazı tetkiklerle hastanın bedeninin antidepresana nasıl tepki vereceği konusunda ipuçları elde edilebilir. Antidepresan ilaçların doktorla hemfikir olunmadan bırakılmaması gerekir. Farmakoterapi ilaçları herhangi bir bağımlılığa yol açmazlar.
Tedaviyi birden bire durdurmak ya da birkaç dozu kaçırmak hasta üzerinde yoksunluğa benzeyen bazı etkiler gösterebilir. Veya ani şekilde tedaviye son veren kişinin depresyon durumu da hızla kötüleşebilir. Bu nedenle ilaç tedavisi doktor gözetiminde kademeli ve güvenli şekilde bırakılmalıdır.
Bazı antidepresan ilaçlar gebelik veya emzirme sürecindeki kadınlarda çeşitli risk faktörleri yaratırlar. Bu nedenle tedavi sırasında gebelik durumu yaşayan kişilerin bu durumu doktorları ile paylaşmaları gerekir.
Kullanılan antidepresanlar çoğunlukla güvenilir olmakla birlikte 25 yaş altı gençler, çocuklar ve genç yetişkin bireylerde olumsuz duygu ve davranışlar için tetikleyici rol oynayabilir. Bu yüzden antidepresan kullanan her birey dozaj değişikliklerinde ya da tedavi başlangıcında yakından takip edilmelidir. Antidepresanların kişinin ruh halinde iyileşmeler sağladığı ve uzun vadede intihar riskini, düşüncesini önemli ölçüde azalttığı bilinmektedir.
Psikoterapi kavramı, konuşma terapisi veya psikolojik terapi olarak da adlandırılır. Bilişsel davranışçı terapi yöntemi veya kişiler arası terapi gibi pek çok yöntem depresyon vakalarının tedavisinde etkili şekilde kullanılmaktadır. Psikoterapinin kişiye fayda sağlayacağı durumları sıralamamız gerekirse:
Yüz yüze ve ofis ortamında uygulanan çeşitli alternatif terapiler de vardır. Her vaka kendisine en uygun terapiyi gerektirir.
Kimi şiddetli vakalarda hastanın hastanede kalması gerekebilir. Bu hastanın kendisine veya etrafındakilere zarar verme tehlikesi bulunduğunda gündeme gelir. Hastanede kişinin ruhsal durumu düzelene kadar sakin ve güvende kalması amacıyla uygulanır. Semptomların kontrol altına alınması hedefiyle hareket edilir.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Psikoloji birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Diğer Psikoloji HastalıklarıÖzel Adana Ortadoğu Hastanesi Psikoloji Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.