Solunumdan sonra en önemli yaşamsal aktivitelerimizin başında beslenme gelir. Düzenli ve sağlıklı bir beslenme rutini oluşturmak, doğduğumuz ilk andan yaşamımızın sonuna kadar; vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılamak, hücrelerin sağlıklı gelişimini devam ettirmek ve sağlık bütünlüğümüzü korumak için şarttır. Bebeklik evresinden başlayarak okul çağına kadar geçen süreçte, kişi sağlıklı beslenme alışkanlığını kazanmak zorundadır. Beslenme alışkanlıklarıyla ilgili bir problem veya bir takıntı, özellikle çocukluk evresinde yeme bozukluklarına ve bunun neticesinde ciddi ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarına yol açabilir. Özel Ortadoğu Hastanesi, “Yeme Bozukluğu Testi, Psikolojik Yeme Bozukluğu, Yeme Bozukluğu Türleri” gibi soruları sizler için yanıtladı.
Yeme – beslenme bozukluğu durumu, kişinin yemek yeme arzusunun fiziksel olarak aç olup olmamasına göre değil, kişinin algı ve düşünce biçimlerine göre şekillendiği ve beslenme davranışının büyük ölçüde bozulduğu ciddi bir psikiyatrik problemdir. Yeme – beslenme bozukluğu yaşayan kişiler, çoğunlukla vücudunun şekli veya ağırlığı gibi dış görünüş özellikleri hakkında olumsuz fikirlere sahiptir. Hal böyle olunca kişinin yemek yeme davranışına karşı farklı bakış açıları gelişir. Amerikan Psikiyatri Birliği, 8 farklı yeme bozukluğu türünden söz eder. Fakat bu 8 yeme bozukluğu içerisindeki en yaygın görülen iki tür: Anoreksia Nervoza ve Bulimia Nervoza’dır.
En çok karşılaştığımız yeme – beslenme bozukluğu türü olan Anoreksia Nervoza vakalarında kişinin aşırı bir şekilde şişmanlama korkusu hissettiği görülür. Kişi ince bir bedene sahip olabilmek için kendisini uzun süreler boyunca aç bırakabilir. Bu insanlar, beden algılarındaki bozulma yüzünden ne kadar zayıflasalar bile kendilerini her daim fazla kilolu olarak görürler. Bu yüzden beden ağırlıklarını azaltmak için sağlıksız davranışlar ve tutumlar sergilerler. 15 yaş itibariyle gözlemlenmeye başlayan yeme bozukluğu, ilk olarak gelişim dönemini olumsuz etkilediği için; ilerleyen süreçte kişinin vücut ağırlığının yarıya yakınını kaybetmesine, kemik yoğunluğunun azalmasına, kan basıncında sorunlar yaşamasına ve daha birçok fiziksel sağlık sorununa yol açar.
Toplumda en sık karşılaşılan yeme – beslenme bozukluklarından bir tanesi olan Bulimia Nervoza’da yine kişinin kendi beden algısına dair olumsuz düşünceleri vardır. Kilo almaktan korkan kişi, Anoreksia Nervoza’dan farklı olarak yeme isteğini baskılayamaz. Hatta tıkınırcasına yemek yemekten kendisini alıkoyamaz. Bu insanlar, doyma hissini algılamakta güçlük çektiği için, normal bir insanın belirli bir sürede yiyebileceğinden çok daha fazlasını yiyebilirler. Ardından gelişen suçluluk hissi ve kilo alma korkusu ile parmaklarını gırtlaklarına bastırarak kusma refleksi gösterirler. Midelerini tamamen boşaltırlar. Kontrolsüz şekilde yeme ve ardından da kusma ataklarının sürekli tekrarlanmasının sonucunda vücut, yeterli enerjiyi sağlayamaz. Bu da korkunç bir hızla kilo kaybetmesine ve kişinin fiziksel sağlığını yitirmesine yol açar.
En az bir aylık bir zaman diliminde kişinin hiçbir şekilde besleyici bir değeri bulunmayan; makyaj malzemeleri, kağıt ve toprak gibi maddeleri yemesiyle ortaya çıkan bir çeşit yeme bozukluğudur. Pika yeme bozukluğunun yaşanmasında başka psikolojik sorunların ve bozuklukların etkili olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Pika Yeme Bozukluğu yaşayan kişilere, derinlemesine ve detaylı bir klinik muayene uygulanır. Bu yeme bozukluğu, yaştan bağımsız bir sorundur ve hemen her yaş grubunda ortaya çıkabilir.
Kişide herhangi bir sindirim sistemi rahatsızlığı ya da başka bir sağlık sorunu bulunmamasına karşın, tükettiği besinleri sürekli olarak geri çıkarması durumudur. Bu durum, en az bir ay süreyle tekrar ediyorsa yeme bozukluğu tanısı konulabilir.
Kişinin yiyeceklere karşı duygusal anlamlar yükleme ve onları yemeyi reddetme gibi bir davranışın sonucunda oluşan kısıtlı beslenme bozukluğu, enerji ihtiyacının karşılanamamasına yol açar. Bu bozukluğu yaşayan kişiler, besinlere ve yemek yeme eğilimine karşı ilgisizdirler.
Bu süre içerisinde çok sayıda insanın yiyebileceğinden, belirgin ölçüde daha fazla yiyeceği tüketme davranışı olarak tanımlanır.
Bu bozukluğu yaşayan kişiler, atak sırasında yemek yeme eylemiyle ilgili kontrollerini tümüyle kaybettiklerini hissederler ve kendilerini denetleyemezler. Bir insana tıkınırcasına yeme bozukluğu teşhisi koyabilmek için 3 ay süresinde haftada en az bir kez bu atağın tekrarlanması gerekir.
Her insanın yeme davranışları ve beslenme alışkanlıkları, hayatın farklı evrelerinde yaşadıkları farklı koşullara göre değişiklikler gösterebilir. Bu yüzden kişinin beslenme alışkanlıklarında yaşadığı her türlü değişiklik, yeme – beslenme bozukluğu olarak tanımlanamaz. Fakat kişinin yeme davranışında yaşanan herhangi bir bozukluk, fiziksel ve ruhsal sağlığına da önemli ölçüde etki eder. Bu nedenle yeme bozukluğuna ilişkin bulgu ve belirtiler erkenden fark edilmeli ve geç kalınmadan tedavi için gereken adımlar atılmalıdır. Yeme – beslenme bozukluğu sorununu işaret eden belirtileri 3 sınıfta inceleriz.
En yaygın belirtisi belli zaman aralıklarında kişinin yemek yeme eylemiyle ilgili kontrolünü tümüyle yitirmesidir. Tıkınırcasına yemek bozukluğunun belirtileri ise;
Kişinin kendi bedenine karşı algısının düşük olması, yaşının gerektirdiği enerji alımını kısıtlama isteği ve kilo almaktan duyulan aşırı korku ile ortaya çıkar.
Ergenlik evresinde daha çok ortaya çıkan Anoreksia Nervoza vakalarında, kişinin yaşıtlarıyla kıyaslandığında gelişim geriliği yaşadığı görülür. Bu kişiler, yetişkinlik dönemlerinde de kendi yaşlarından daha küçük gösterirler.
Beden ısısı, normalde olması gerekenden düşük seviyelerdedir. Cilt aşırı miktarda kurudur, ellerde ve ayaklarda morarma gözlenir. Bunun yanı sıra vücudu saran koyu renkli tüyler veya saç kıran gibi rahatsızlıklar da bu yeme bozukluğunun fiziksel bulguları arasındadır.
Bu kişilerde kan basıncı ve kalp atış hızı, normalde olması gerekenden daha düşük seviyelerdedir. Bu kişiler kendilerini her daim yorgun, halsiz ve enerjisiz hissederler.
Bağırsak hareketleri diğer insanlarla kıyaslandığında daha yavaştır. Bu da hastalığın ilerleyen aşamalarında kronik bir kabızlık sorunu yaratabilir. Karaciğer enzimlerinde bozulma gözlenir. Hem endokrin sistemle hem de sindirim sistemiyle ilişkili önemli sağlık sorunları meydana gelir.
En yaygın belirti, tıkınırcasına yemek yedikten sonra kişinin kendisini zorlayarak kusmaya çalışmasıdır. Ancak bu davranış, yalnızca birkaç kez ortaya çıktıysa bu, tanı koymak için yeterli bir veri değildir. Tanı koyabilmek için bu davranışın 3 ay süresince ve haftada en az bir defa olacak şekilde tekrarlaması gerekir.
Kişinin hali hazırda normalin çok altında bir vücut ağırlığı olmasına rağmen, halen daha kilo almaktan korkuyor ve zayıflamaya çabalıyorsa Bulimia Nervoza varlığından şüphe edilebilir.
Tükürük bezlerinde yaşanan şişme, diş minelerinde yaşanan aşınma, ciltte meydana gelen kuruluk, boğazda gözlenen tahriş ve elin üst kısmında gözlemlediğimiz yara izleri bu rahatsızlığın fiziksel bulguları arasında bulunur.
Yeme bozukluğu vakalarının tedavisinde ilk olarak hedeflediğimiz şey kişinin fiziksel sağlığını geri kazanmasıdır. Organlarda meydana gelen hasarı veya ölüme kadar uzanabilecek komplikasyonları kontrol altına almak hedeflenir. Buna karşın psikiyatrik temelli yeme – beslenme bozukluklarında hastalar, hasta olduklarını reddederler. Bu yüzden fiziksel tedavi süreci, tahmin edildiği kadar kolay olmayabilir. Yeme – beslenme bozukluğu vakalarında tedavi, muhakkak alanında uzman ve tecrübeli psikiyatri hekimlerince planlanmalıdır. Bilişsel Davranışçı Terapi, Grup Terapisi veya Aile Terapisi gibi psikoterapi yöntemleri içerisinde, hasta için en uygun ve doğru olanın seçilmesi önem taşır.
Yeme bozukluklarının tedavisi farklı yöntemlerle gerçekleştirilmektedir. Bunlar arasında yatarak tedavi önemli bir yer tutar ve özellikle ağır vakalarda hastaneye yatış kaçınılmaz hale gelir. Hastaneye yatmayı gerektiren durumlar şunlardır:
Ciddi tıbbi sorunlar ve aşırı düşük kilo söz konusu olduğunda, yatarak tedavi bir süreliğine dahiliye kliniklerinde psikiyatristin denetiminde uygulanabilir. Ancak hastanın sağlık durumu iyileşmeye başladığında, en kısa sürede psikiyatri bölümüne aktarılması gerekir. Çünkü bu tür hastalıklar ruhsal kökenli olup, tedavi sürecinin psikiyatristler ve diğer branş hekimleriyle işbirliği içinde yürütülmesi gerekmektedir.
Kesin bir zaman dilimi vermek yatarak tedavinin ne zaman sonlandırılacağını belirlemek için mümkün değildir. Ancak, ayaktan tedaviye geçiş yapabilmek için aşağıdaki koşulların sağlanması gereklidir:
Bireyler hastaneden çıkış yaptıktan sonra, uzun bir süre boyunca takip edilmesi büyük bir önem taşır. Bu takip döneminde bireysel ve grup psikoterapileri ile aile terapileri uygulanır.
Hastanın bir psikiyatri uzmanıyla görüşerek profesyonel destek alması için ikna edilmesi, en etkili yardımdır. Bu sürecin gecikmesi, hastalığın ilerlemesine ve tedavinin daha zor hale gelmesine yol açabilir.
NOT: Hastalıklar ve tedavi yöntemleriyle ilgili içeriklerimiz yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Sağlığınızla ilgili tüm konularda doktorunuza veya bir sağlık kuruluşuna başvurunuz.
Özel Adana Ortadoğu Hastanesi’nde görev yapan alanında uzman, deneyimli Psikoloji birim doktorlarını aşağıdan daha detaylı bir şekilde inceleyebilirsiniz.
Diğer Psikoloji HastalıklarıÖzel Adana Ortadoğu Hastanesi Psikoloji Birimi’nde hizmet verilen diğer hastalıklara aşağıdan ulaşabilirsiniz.